Son dakika haberi: İsrail'in Filistin'deki katliamı sürerken gözler Uluslararası Adalet Divanı'na çevrilmişti. Divan'ın danışma görüşü bugün açıklanıyor.
Artık bu haberi dinlemek de mümkün. Şimdi uygulamayı indir!
"FİLİSTİN TOPRAKLARI PARÇALANMIŞ AYRI BÖLGELER DEĞİL"
Uluslararası Adalet Divanı'nın danışma görüşünde "İşgal altındaki Filistin toprakları parçalanmış ayrı bölgeler değil, tek bir bölgesel birimdir. İsrail, Gazze'de işgalci güç konumundadır" dendi.
"İŞGAL BU KADAR UZUN SÜRMEZ"
Açıklamadan satır başları şöyle:
İsrail'in yerleşim planlaması hukuka aykırı. İşgal geçici bir durumdur, egemenlik hakkı kullanılamaz.
İsrail'in işgal ettiği topraklarda Filistinlilere ait doğal kaynakları kullanması uluslararası hukuka aykırıdır.
"KUDÜS’ÜN YENİDEN İSRAİL’İN BAŞKENTİ OLARAK İLAN EDİLMESİ İŞGALİ GÜÇLENDİRDİ"
İsrail’in politika uygulamaları, alt yapı ve doğal kaynakların kullanımı, Kudüs’ün yeniden İsrail’in başkenti olarak ilan edilmesi, İsrail’in yasalarını bu bölgelerde kullanması işgali güçlendirmiştir. Bu politikaların niyeti sınırsız, süresiz bu bölgelerde kalmaktır. Bu politikalar işgal altındaki toprakların büyük bir bölümünde ilhaka neden olmuştur.
"EN KISA SÜREDE SON VERMELİ"
İsrail, Filistin topraklarındaki işgaline en kısa sürede son vermelidir.
Tüm Devletler, İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki varlığını hukuki olarak tanımama, yardım veya destek sağlamamakla yükümlüdür.
İsrail, işgal ettiği topraklarda haksız uygulamalarından doğan tüm zararları tazmin etmelidir.
ŞUBAT 2024’TEKİ DURUŞMALARDA 49 ÜLKE VE 3 KURULUŞ BEYANDA BULUNDU
Hollanda'nın idari başkenti Lahey'deki Barış Sarayı'nda faaliyetlerini sürdüren Divan'da, 19-26 Şubat 2024 tarihlerinde yapılan duruşmalarda, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 49 ülke, Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Afrika Birliği, İsrail’in Filistin topraklarını işgal ve ilhakına ilişkin kendi görüşlerini sözlü olarak Divan'a sunmuştu.
Bunun öncesinde de yine aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 54 devlet ve 3 uluslararası kuruluş Ağustos 2023'e kadar yazılı beyanlarını Divana ulaştırmıştı.
Türkiye, İsrail’in Filistin’i işgali, Batı Şeria’daki ilhakı ve özellikle Doğu Kudüs’ün statüsünün korunmasına ilişkin olarak Divan’a yazılı beyanını ilk ulaştıran ülke olmuştu.
Divan önünde, danışma görüşünde ilk defa bu kadar çok sayıda devletin yazılı ve sözlü beyanda bulunduğu görülürken, yazılı beyanda bulunan İsrail’in sözlü duruşmalarda yer almaması dikkati çekmişti.
DEVLETLERİN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU İŞGALİN HUKUKA AYKIRI OLDUĞUNU SAVUNDU
Duruşmalara katılan devletlerin büyük çoğunluğu, İsrail’in Filistin topraklarındaki işgalinin ve Filistinlilere yönelik uygulamalarının hukuka aykırı olduğunu savunmuştu.
Belçika, İsviçre, İrlanda, İspanya ve Norveç gibi batılı ülkeler dahil çoğunluğu Orta Doğu'dan olan ülkelerin yer aldığı, 19-26 Şubat 2024 tarihinde gerçekleşen duruşmalarda, "İsrail'in işgal altındaki Filistin toprakları üzerinde egemenlik hakkının bulunmadığı", "İlhak yoluyla toprak edinmenin hukuka aykırı olduğu", "Filistin topraklarındaki ilhak ve yerleşimci uygulamalarının demografik yapıyı zorla değiştirmek anlamına geldiği", "Diğer devletlerin, İsrail'in Filistin'deki işgalini tanımama yükümlülüğü olduğu" ve "İsrail’in Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını engellediği" savunulmuştu.
TÜRKİYE FİLİSTİN'İN İŞGALİNE KARŞI ÇIKTI
Türkiye, UAD'nin danışma görüşü oluşturulması sürecinde 26 Şubat 2024'te yaptığı sunumda, İsrail'in, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını engellediğini ve bu sebeple işgali "derhal ve koşulsuz olarak" sona erdirmesi gerektiğini vurgulamıştı.
Sunumunda, İsrail'in Filistin'deki işgaline son vermesi ve 1967 sınırlarında başkenti Kudüs olan egemen ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını öngören kalıcı ve sürekli bir çözüme ulaşılması çağrısını yineleyen Türkiye, uluslararası toplumu ve kuruluşları, üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye davet etmişti.
Türkiye, özellikle Doğu Kudüs'ün statüsünün değiştirilmesinin uluslararası hukuka ve Birleşmiş Milletler (BM) kararlarına aykırılık teşkil ettiğini belirtmişti.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI'NDAN AÇIKLAMA
Dışişleri Bakanlığı konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
"Uluslararası Adalet Divanı İsrail’in Filistinlilere yönelik işgal ve zulüm politikası uygulamakta olduğunu hukuki olarak teyit etmiştir. İsrail, Filistin topraklarındaki mevcudiyetini bir an önce sona erdirmeli ve yol açtığı zararı tazmin etmelidir."
ABD VE İNGİLTERE, İSRAİL'İN TEZLERİNİ SAVUNDU
ABD ve İngiltere ise İsrail'in tezlerini savunarak, Divan'dan herhangi bir danışma görüşü vermemesini istemişti.
İngiltere, İsrail-Filistin uyuşmazlığının ikili müzakereler yoluyla çözülmesi ve Divan önüne getirilmemesi gerektiğini savunurken, ABD tarafı ise İsrail'in Filistin'i işgalini "güvenlik endişeleri" gerekçesiyle meşru göstermeye çalışmıştı.
BM GENEL KURULU, UAD'DEN GÖRÜŞ İSTEMİŞTİ
BM Genel Kurulu 30 Aralık 2022 tarihli kararında UAD'den, Divan Statüsü'nün 65. maddesine dayanarak 1967'deki savaştan bu yana İsrail'in Filistin'deki işgalinin hukuki neticelerine ilişkin iki soru yöneltti.
BM Genel Kurulunun Divana sunduğu sorular, şu şekilde:
"1- İsrail'in, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını sürekli olarak ihlal etmesinin, işgali sürdürmesinin, 1967’den bu yana Filistin topraklarındaki yerleşim ve ilhak faaliyetlerinin, Kudüs’ün demografik yapısını, karakterini ve statüsünü değiştirmeye yönelik faaliyetlerinin ve ilgili ayrımcı mevzuat ve tedbirleri kabul etmesinin hukuki sonuçları nelerdir?
2- İsrail'in, ilk soruda belirtilen uygulamaları, işgalin hukuki statüsünü nasıl etkilemektedir ve bu durumun tüm devletler ve Birleşmiş Milletler için doğurduğu hukuki sonuçlar nelerdir?"
Danışma görüşü talebi 17 Ocak 2023'te BM Genel Sekreteri tarafından UAD'ye ulaştırılırken Divan, BM üyesi devletlere ve Filistin'e, danışma görüşü istenen sorular hakkında yazılı ve sözlü beyanda bulunma haklarına ilişkin bildirim yaptı.
DANIŞMA GÖRÜŞÜ NEDİR?
Birleşmiş Milletlerin temel yargı organı Divan'ın görevleri arasında ilk olarak, devletler arasında ortaya çıkan hukuki ihtilafları uluslararası hukuka uygun şekilde çözmek, ikinci olarak da kendisine yönlendirilen hukuki konularda danışma görüşü bildirmek bulunuyor.
BM organları ve faaliyet alanlarıyla ilgili olması şartıyla BM yetkili kuruşları uluslararası hukuka ilişkin konu hakkında UAD'den danışma görüşü isteyebilir. Devletler, Divan'dan danışma görüşü isteyemez.
UAD bu meselede İsrail'in, işgal ettiği Filistin'deki politikaları ve uygulamalarının hukuki sonuçlarına ilişkin bağlayıcı olmayan danışma görüşünü açıklayacak.
DANIŞMA GÖRÜŞÜNÜN ETKİSİ NEDİR?
UAD’nin verdiği danışma görüşleri her ne kadar bağlayıcı olmasa da birçok devlet ve kuruluş tarafından dikkate alındığı ve verilen görüşe uygun hareket edildiği belirtiliyor.
Danışma görüşleri, ileride açılabilecek benzer konulardaki davalarda Divan'ın ne yönde karar verebileceğini de gösterirken, danışma görüşü aleyhine hareket eden devletler açısından politik baskı aracı olarak kullanılabiliyor.
Divan’ın, İsrail'in Filistin topraklarında inşa ettiği duvara dair 2004'te verdiği danışma görüşünde, duvarın hukuka aykırı olduğunu tespit etmesinin ardından birçok devlet ve şirketin, söz konusu duvarın inşasına katkı sunmaktan imtina etmesi, İsrail'e sattıkları inşaat malzemelerinin duvarın yapımında kullanılmaması şartı koyması dikkati çekiyor.
Yine UAD'nin 22 Temmuz 2010'da, uluslararası hukukta bir devletin tek taraflı olarak bağımsızlık ilan etmenin yasaklanmadığı yönünde verdiği danışma görüşünün ardından, Kosova'nın bağımsızlığının meşruiyeti arttı ve bağımsızlığını tanıyan devlet sayısı çoğaldı.
UAD'nin görüşünün, işgalin uluslararası hukuka aykırı olduğu yönünde olması durumunda, bunun İsrail ve diğer ülkeler açısından getirdiği sonuçları da tespit etmesiyle, İsrail'in Gazze'de ve diğer Filistin topraklarında uyguladığı ihlallerin sonlandırılması yönündeki baskının artması bekleniyor.
Buna ek olarak, İsrail'e askeri, siyasi ve mali destek veren ülkelerin de uluslararası toplum tarafından bu desteklerini sonlandırmaları yönünde gelecek çağrıları yanıtlamak zorunda kalmaları öngörülüyor.