Aziz ve Muhterem okuyucularım, evvela Yüce Allah’ın sonsuz selamı ile zatı alinizi selamlıyorum. Günümüz şartlarında kolay para kazanmak için uyuşturucu ile uğraşmak, onunla haşir neşir olmak, çıkar ve menfaat uğruna tedariki ile ilgilenmek, yada üretiminde bulunarak satışını gerçekleştirmek ve insanların zehirlenmesine hatta ölümüne sebep olmak kadar daha bedbaht ne olabilir ki ?
Oysaki küresel gündemler o kadar yoğunki bu tarz konulara değinemez olduk. Vaktaki böyle konularda en yakınımızdakilerden birinin canı yanana kadar. O zaman ortalığı kasıp kavuruyoruz ama iş işten geçmiş oluyor. Ondan sonra hadi bakalım toparlayabiliyorsan toparla. Uyuşturucu illetinin yıktığı yuvalar, dağladığı o koca yürekli anaların haykırışı, bizim kalemimizin harekete geçmesine vesile oldu. O feryat ve çığlıkların aynı zamanda arşı alaya yükseldiğini biliyor muydunuz ?
Bu illet ile mücadele etmek, ona musallat olanları topluma kazandırmak insani vazifelerimizden biridir. Keza bizimde bu tarz durumlarda kalemimiz, kelamınızdır. Kalemimiz, mağdurun ve mazlumun hem sesi hem de nefesidir. Kalemimiz, dertlinin devası ve en önemlisi devlet ile millettin arasında sağlam köprüler kurmak isteyen dürüst ve ilkeli bir kalemdir. Bu kalem gerektiğinde kırılır yine de yanlışa tevessül etmez inşa Allah’u Rahman...
Evet, belki bir çoğumuzun çocuğu veya bir yakını bu illete maruz kalmadı diye duyarsız mı olacağız ? Sümme haşa, kat'a ve kella. Bu illete karşı o kadar mücadelemiz olacak ki en kralını dahi aforoz edeceğiz evvel Allah. Şayet bir yakınımız veya bir dostumuzun evladı, yada bir akrabamızın yakını veyahut direk kendimiz muhatap olsaydık, hiç durabilir miydik ? Elbetteki hem canımız hemde cananımız yanardı değil mi? Asıl önemli olan bu illete maruz olmak veya olmamak değil, maruz kalmadan önlemini alabilmektir...
Bu konuda tecrübeli ve bir o kadar da mahir bir üstadımızın sözünü paylaşmadan edemeyeceğim, 18 kitabın yazarı Şanlı bayrak gazetemizin imtiyaz sahibi narkotikçi ve adli bilişim uzmanı değerli hemşerim İsa ALTUN hocamız derdi ki, “Önlem almak tedavi etmekten daha ucuz ve daha kolaydır”. Onun için çocuğunuzun yaşı kaç olursa olsun, ister evli olsun ister bekar, hiç fark etmeksizin her gün çocuğunuzun en az 60 saniye gözünün içine bakarsanız, onun ne halt yediğini göreceksiniz...
İkincisi ve en önemlisi, çocuğunuz ergenlik yaşına gelmeden ahlakı, saygıyı, sevgiyi, hoş görüyü, elinde olanla yetinmeyi ve dahada önemlisi Kur’an dan ve sünnetten ayrılmamalarını ilmek, ilmek kafalarına işleyin ki yarın dizinizi dövmeyesiniz. Bu saydıklarım bireysel ve aile olarak alacağımız tedbirlerdir. Sakın demeyin ki çocuğum yapmaz. Vallahi o yapmaz dediğin şeyi yapar. Çünkü oda can taşıyor ve imanına karşı birde nefis taşıyor. Hiçbir şey yapmazsa nefsani arzuları doğrultusunda o illete bulaşabiliyor...
Bunun için birde millet olarak üzerimize düşen vazifeler var. Ki bunada dinen emri bil maruf nehyi anil münker deniliyor. Kur'an-ı Kerîm'de, ''Sizden hayra çağıran, marufu emreden, münkerden vazgeçirmeye çalışan bir ümmet bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir" (Ali İmrân, 3/104) buyurulmaktadır. Bu ayetle marufun emredilmesi ve münkerden men edilmesi işi bütün İslâm ümmetine farz kılınmıştır. Yani, bir mümin, bir mümini işlediği günahtan dolayı uyarmak zorundadır. Yani, dinen de bana ne lazımcılık yok. Bugün sen bana ne dersen, yarın başkası da senin gözbebeğim dediğin çocuğunu o halde gördüğünde bana ne der...
Buda toplum olarak bütün değerlerimizden bizi mahrum bırakmış olur. Bunca sözü söylerken elbette değerli hükümet yöneticilerimize ve bütün mülki Erkanlarımıza da bir çift kelamımız olacak. Yoksa yarın Ruzi mahşerde hesaplar çok çetin olur. Onun için her konuda olduğu gibi, bu konuda da gerekli uyarılarımızı yapacağız. Esasında bu işin bu kadar uzun boylu olmaması için en önemli vazife tabiki devleti yöneten hükümetlere düşüyor...
Hükümetler, her ne sebep olursa olsun, bu tarz illetlerin önlenmesi için daha sıkı tedbirler ve önlemler almaları gerekir. Hiçbir bahane yoktur ki insanın canından daha kıymetli ve değerli olsun. Hiç bir bahane yoktur ki anaların göz yaşlarıyla eş değer olsun. Onun için daha sıkı tedbir diyoruz. Özellikle bu işi yapan uyuşturucu baronlarına sesleniyorum. Karun kadar malınız olsa, Hz. Adem kadar yaşasanız, vallahi öleceksiniz, billahi öleceksiniz. Lakin ölünce kurtulmayacaksınız. Zehirlediğiniz her insanın hesabını tek tek mutlaka Allah’a vereceksiniz...
İla ahiri kelamımızın hulasasında, yine birer dua ile makaleme son vereceğim. Yüce Rabbim cümle ümmeti insanların, cinlerin ve iblisane düşüncelere sahip bütün kezzapların şerrinden settar ismi hürmetine muhafaza eylesin. Allah, bütün ehli iman ve vicdan sahibi olan muvahhit kullarını zalimlerin şerrinden korusun. Cümlemizi de onların hatırına bağışlasın. Allah, cümlemizin yar ve yardımcısı olsun. Selam ve dua ile huzur içinde kalın selametle...
“SAYGILARIMLA VESSELAM“