Bütün doğruların celladı yalan olduğu gibi, yalancılarında hâmisi ve tek efendisi şeytan la’indir. Böyle bir haslet insana musallat olduğunda, ondan kurtulmanın tek yolu, yüce Allah’ın azametine samimi bir şekilde sığınarak tövbe etmektir. Tövbe etmeyip kalbim temizdir deyip kendini kandıranlar, dünyanın en iyi ve en pahalı deterjanları ile kendilerini yıkayıp paklasalar dahi, bu ve buna benzer hiç bir günahtan temizlenmiş sayılmazlar...
Yalan söylemek öyle bir illettir ki, söylemesi kolay, telafisi ise mümkünatı olmayan bir bataklıktır. Söyledikçe batar, çırpındıkça kendi kişiliğini yok eden bir unsurdur. Çünkü adı üstünde yalan. Yalan söyleyen kişi önce yüce Allah’ın, sonrada Efendimiz Aleyhi Selatu Vessellem’e karşı düşmanı olduğu ve en büyük düşmanlığını bütün aleme ilan ederek alemin yüz karası haline gelir. Ondan sonra bir bakıyorsun hayatın tamamı yalandan ibaret olduğunu ve ruhen de ciddi bir azap içinde yaşadığını görür. Bu tarzdaki kişiler böyle azaplardan kurtuluş yolunu bulamayınca, bu defada kendi kendini kandırarak kılıf üstüne kılıf, yalan üstüne yalanlar uydurarak sıyrılmaya çalışıyorlar ama ne yazık ki nafile...
YALAN, sadece karşındakini kandırmak değildir! Aynı zamanda El emin sıfatını kaybederek nasıl iğrenç biri olduğunu gösteren karakter demektir. Böyle bataklığa düşeni kurtarmak, her insanın üzerine düşen en ulvi vazifelerden bir vazifei insaniyedir. Aslında böyle hasletler, önce çocuklu yaşlarda insana musallat olur. İlerleyen yaşlarda ise kendi kendini kandırıp, sanki normal bir halmiş gibi sıradan davranışlarla kendini kandırmış olur. Sonra ihtiyarlığına doğru gidince, kişi bu illetin ne kadar iğrenç olduğunu fark eder, ama iş işten geçmiş olur. Çünkü o bataklık, artık onun markası haline gelir. Eğer imanı yeterli ise, bir nebzede olsa belki uzak durabilir ama, yalancının imanı dahi yalandan olacağı gibi o ihtimal dahi yoktur...
BEYAZ YALAN, günümüz zamanenin yetmelerine ve bazı kartalozların savunmasına göre birde yalanı meşru hale getirmek için yalana beyaz yalan diyerek kendilerine mubahmış gibi gösteriyorlar. Yahu Allah aşkına hiç yalanın rengimi olur ? Ki yalanında beyazı grisi veya karası olsun. Yalan zaten başlı başınca bir çirkefliktir. Hiç çirkefin iyisi kötüsü ve ya ufağı büyüğü olur mu ? Hemde en iblisane bir mel’anettir. O sebeptendir ki her ne olursa olsun, asla ve kat’a yalan söylememek gerekir. Kim ki bilerek veya isteyerek yalan söyler ise, o kezzaptır, Allah’ın bir numaralı düşmanı ve bütün kainatın en bedbahtıdır...
Özellikle bazı bireyler kendi Aile Reislerine karşı kendi yalanlarını ört pas etmek için, küçük çocukları kullanarak adeta yalana teşvik ettiklerini dahi görmekteyiz. Bu durum zamanla çocuklar için normal bir hale gelir ve ömrü boyunca oda onu kendine şiar ederek hayatına nakş eder. Ondan sonra bu çocuk büyüdüğü zaman, hangi mesleği seçerse seçsin, ne iş yaparsa yapsın her şeyi yalan olur. Hatta yaptığı ibadetleri dahi Yaradan’ına karşı yalandan olur...
Atalarımızın da dediği gibi, yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Zira yatsıdan sonra yine karanlık, yine karanlık oluyor. Bilhassa bu dil siyasette, Bâb-ı Âli camiasında, emlak sektöründe ve Hukukta daha sıklıkta kullanıldığını görmekteyiz. Oysaki bu mesleklerin kutsiyetine göre görevlerini icra etseler, kendilerinde ne kadar değerli olduklarını onlarda görmüş olacaklar. Hatta bunun önüne geçilmediği takdirde, o mesleklerdeki kötü intibaların kalkmayacağı gibi, birde bir daha asla o itibarı göremeyeceklerdir. Biz bu meslek isimlerini sayarken illaki istisnai şahsiyetler vardır onları tenzih ederek telaffuz ediyorum. Lakin genellemeye vurduğumuzda çoğunluk yalanı kendine şiar edindiğinden dolayı, oda usul ve kaideyi bozmuyor ...
İla ahiri kelamımızın hulasasında yüce Rabbim cümlemizi yalancı güruhların şerrinden settar ismi hürmetine muhafaza eylesin. Allah, cümle ümmeti görünür görünmez kazalardan, belalardan ve afetlerden korusun. Selam ve dua ile huzur içinde kalın selametle efendim...
“SAYGILARIMLA VESSELAM”