“Her Kula Helal, Müslümana Haram” Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de;
“ Ey iman edenler, size bir haber getirilirse onun doğruluğunu araştırın.“ (Hücurat 6)
“Fitne öldürmekten daha şiddetli bir suçtur. Fitne öldürmekten daha büyük bir suçtur.” ( Bakara 191/217) buyurmaktadır.
Kardeşlerim, Bir babanın, bir öğreticinin merhamet ve şefkatle uzanan elinin, suistimal veya yanlışa sebep olmamalıdır. Türkiye'de daha önce bu tür olaylarla karşılaştık, Vatandaş kameralar karşısında Trafik cezası almamak için trafik polisini tehdit ettiğine şahit olduk, binlerce vaka’dan biri’de, İslam’a ve Müslümanlara zarar vermek adına bir dava adamı olan Hüseyin Üzmez’e atılan iftira. O dönem öyle bir algı yapıldı ki yapılan haksızlıklar ve ağır psikolojik sorunlar yaşayarak bu dünyadan göç etmesine sebep olmuştu. Daha sonra bunun bir iftira olduğu ortaya çıkmasına rağmen, kimse olayın gerçek yüzünü araştırmadı…
İftira atılmış, mahkeme kararını vermiş ve olay bitmişti. Ama çamurda atılmış ve izi kalmıştı artık. iftira atan şahıslar bunu dünyevi ve ideolojik düşüncelerinden dolayı yaptıklarını ifade ettilerse de, ancak iş işten geçmişti ve yine çok kısa süre önce çok konuşulan, Algı ve linç girişiminde bulunan ‘Yusuf ziya Gümüşel Hoca’nın’ davasında çıkan karar, maalesef ki aziz milletimizin vicdanlarını yaralamıştır...
Bir okulda din derslerine giren ve Şanlıurfa’mızın Akçakale ilçe Müftüsü Halil Bilik'ede böyle bir iftira atılarak çıkarıldığı mahkemece tutuklandı ve cezaevine gönderildi. Neden ? Çünkü daha bitmeyen bir İstanbul Sözleşmesi'nin devamı olan 6284 sayılı kanun var...
Bu kanun, Kadının beyanını esas aldığı için, delilsiz beyana dayalı bu kanuna göre iddia ispatlanmadığı halde dahi muhataplar cezalandırılabilmektedir. Binlerce insanımızı mağdur eden, ölümlere kadar sebep olan ve aileleri dağıtan bu yasa yürürlükten derhal kaldırılmalıdır. Artık harekete geçin ve bu yasayı değiştirin!...
Sayın Milletvekilleri, mülki amirler, kanaat önderleri, Diyanet işleri başkanlığı, Şanlıurfa müftülüğü, STK’lar ve Akçakale ilçemizin kıymetli sakinleri, bir din adamı bu kadar çok kolay harcanmamalı. Bu zor günde inisiyatif kullanmayacaksak, masum bir insanın mağdur olmasına engel olamayacaksak, taşın altına elimizi koymayacaksak, daha hangi gün hakkı hakikati savunacağız...
İlçe müftümüz Akçakale İlçesinde ciddi anlamda güzel işlere imza atmış ve herkes tarafından sevilen, sayılan, Türkiye'de son dönemde ender yetişen bilgili birikimli bilim adamlarındandır. ilçe müftüsünün masum olduğuna inandıklarını söyleyen ilçe halkı, bu iddiaların asılsız olduğunu ve olayın yanlış anlaşılmadan kaynaklandığını savunuyor. Şahsen bende buna katılıyorum...
Sosyal medya platformların bir çoğunda konu haber olarak geçiyor ve yüzlerce kişi müftümüze bilip bilmeden haber içeriğine dayanarak hakaret ediyor. Bu hakikat ortaya çıktığında bunun telafisini kim yapacak söylermisiniz ?...
Din görevlilerimizin adını kirletmeye ve psikolojik baskı ile linç girişiminde bulunarak kimsenin yargısız infaza hakkı yoktur. Buna asla müsaade etmeyiz ve bir an önce adaletin yerini bulmasını temenni ediyorum. Diyanet İşleri Başkanlığımıza da çağrıda bulunuyoruz: Bir müftü kolay yetişmiyor. Lütfen sizler de gerekli girişimlerde ve temaslarda bulunarak müftümüze sahip çıkın...
Şu güzel kıssa ile durumumuzu açıklamaya çalışayım; Vaktiyle Bursa’da bir Müslüman, bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş. O kitabede ise “Her kula helâl, Müslüman’a haram!” sözcüğünü yazmış. Bursa o vakit başkent, tabii Osmanlı karışmış. Bu nasıl fitnedir diye…
Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka paça huzura getirilmiş. “Bu nasıl fitnedir, dini İslâm, ahalisi Müslüman olan koca devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla! Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?” diye çıkışmışlar adama. Adam, “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır…” dedikçe kadı kızmış: “Ne delili, ne ispatı? Sen fitne çıkardın, Müslüman ahalinin huzurunu kaçırdın, katlin vaciptir!” demiş. Demiş ama bir yandan da merak edermiş: “Nedir gerekçen?” diye sormuş. Adam: “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş. Padişah da sinirlenmiş ama diğer yandan o da meraklanırmış: “De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın, hem de ‘her kula helâl, Müslüman’a haram!’ yazarsın?” Adam, başı önünde konuşur: “Delilim vardır, lâkin ispat ister.” “Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?” “O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultanım…” “Eeee!” “Sultanım, herhangi bir havradan (sinagog) rasgele bir hahamı izahsız yaka paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…” Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Museviler, “Ne oluyor, bu ne zulüm? Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masumdur, gerekirse kefalet ödeyelim…” Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş. Bir hafta dolunca, adam: “Sultanım, artık bırakmak zamanıdır” demiş. Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler. “Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultanım” demiş. Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka paça alınmış Pazar ayininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar… Sultan: “Bitti mi?” demiş adama. “Sultanım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş. “Şimdi nedir isteğin?” “Efendim, payitahtımız Bursa’nın en sevilen âlimini alınız minberinden…” Adamın dediğini yapmışlar, Ulu Cami imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka paça götürmüşler. Bir Allah’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz? Hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm dahi etmemişler, imamın peşinden giden, arayan soran bile olmamış…
Geçmiş bir hafta, “Nerede imam” diye gelen giden yok! Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta tutuklanan koca âlim için: “Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…” Kim bilir ne suç etti de tevkif edildi!”, “Vah vah! Acırım arkasında kıldığım namazlara…” ,“Sorma, sorma…”
Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş: “Eee, ne olacak şimdi?” Adam: “Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.” “Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam başı önünde konuşmuş: “Ey büyük Sultanım, siz irade buyurunuz lütfen, böyle Müslümanlara su helâl edilir mi?” Sultan acı acı tebessüm etmiş: “Hava bile haram, hava bile!” demiş...
Şimdi gelelim kıssadan hisseye: Müslümanların dünya ve ahiret saâdetleri için bedel ödeyen İslâm büyüklerinin başlarına neler geldi ? Hapsedildiler, sürgün edildiler, zulme uğradılar. kaç kişi onlara ve onların ailelerine sahip çıktı?
NERDESİNİZ AKÇAKALE, ŞANLIURFA, TÜRKİYE... FİLİSTİN'DE, DÜNYANIN NERESİNDE BİR HAKSIZLIK VARSA KARŞISINDAYIZ, EFENDİMİZİN VARİSİ, ÖNDERİMİZ, MÜFTÜMÜZÜN'DE YANINDAYIZ...
Gün Halil Bilik’e sahip çıkma günüdür. Kalın sağlıcakla...