Bir dönem İstanbul’da sert bir kış yaşanır. Dönemin padişahı çok gençtir ve sarayda devlet işleri ile birlikte aldığı derslerden bunalmıştır. Gönlünü eğlendirmek için lalasından bir şey ister. Bir kertenkeleyi kutuya koyar ve bütün ulemayı toplar. Aklı sıra keramet ehlini bulmaktır. Karşılığında yüklü bir bahşiş ihsan edecektir.
Hocaları asker gibi sıraya dizer. Her biri tahminde bulunur. Gönülde padişahın ihsanını almak vardır. Kimse bilemez. En sona kalan bir derviş bu işe kızmış ve zaten zorla getirildiği için de biraz da kırgındır. Sıra kendisine geldiğinde öfkeli nazarlarla genç padişahın göz bebeğine bakar ve “Sultanım, siz halkın bu kışta odunsuz kaldığını bilemediğiniz gibi benim de bu kutudaki kertenkeleyi bilmem mümkün değil.” diyerek hem keramet gösterir hem de padişahı paylar. İhsan-ı şahane olan bahşişi de almadan gider. Bu durum faklı şekillerde ve farklı kişiler üzerinden anlatılsa da ortadaki gerçek şudur ki: Devletin başındaki idareci halktan irtibatını keserse, danışmanları da yeterli bilgiye sahip değilse sıkıntılar çözüm bulamaz.
Öykülerden ibret almalıyız. Devletin her kurumu toplumun hayrına çalıştığı su götürmez bir gerçek. Suçluların yakalanması için yüz tanıma sistemini toplu taşıma araçlarına ve taksilere montajı zamanında uygulanmış olsaydı Ankara’da gerçekleşen taksici cinayeti ve sonrasındaki Tusaş saldırısı belki de yaşanmazdı.
Bununla birlikte UTTS yani Ulusal Taşıt Tanıtma Sistemi de şüphesiz akaryakıttaki kaçak ve kayıt dışılığı önleyecektir. Fakat sultanın “Tiz elden yapılsun” der gibi kısacık bir zaman dilimine sıkıştırılması zaten ekonomik sıkıntı çeken esnafı darlatmaktadır. Kış lastiği külfetinin uygulandığı bir dönemin ekonomik yükü Aralık ayında beklerken bir de 1 Ocak tarihine kadar tamamlanmasını beklemek çok insaflı olmuyor. [Yazının yayınlandığı tarihte kısa bir uzatma duyurulsa da yeterli olmadığını belirtmem gerek.]
Bu iki uygulama bir zamanlar Özgecan butonu diye bilinen bir düğmeyi hatırlara getirdi. 2015 senesinde Tarsus’ta katledilen kardeşimizi rahmetle anarken bu butonun akıbeti de unutulup gitti. Zaten buton takılan araçların nerdeyse tamamında sistem aktif edilmemişti. Yani -Allah korusun- o dönem benzer bir olay yaşanmış olsaydı fiyaskonun boyutu da bilinecekti. Yine birileri zengin edilip esnafın parası çarçur edilmiş ve imdat çağırmak hayal olmuş olduğu ortaya çıkacaktı.
Başka bir uygulama da toplu taşıma araçlarında engelli akülü ya da tekerlekli sandalye gibi araçlarını yerden alıp minibüs gibi araçların içine taşıyan bir hidrolik kol meselesi vardı. Ciddi paralarla montajı yapılan bu aparatlar da kısa sürede tarihe karıştı, unutulup gitti. Zaten sağlam insanların inip binmekte zorlandığı toplu taşımanın engelliler için ne kadar uygunsuz olduğu da su götürmez bir gerçek. Fakat yine birileri zengin edilip paralar cebe indirilirken esnafın perişaniyetini kimse görmedi. Umarım bu uygulama da âtıl kalmaz.
Ayrıca aile hekimlerinin isyanı da görmezden gelinemez. Aile hekimliğinde yeni bir yönetmelik yürürlüğe girdi. Bu yönetmeliğe göre aile hekiminize ağrı kesici, antibiyotik, mide koruyucu gibi ilaçları yazdıramayacaksınız. Çünkü devlet bu ilaçları fazla yazan aile hekimlerinin maaşından kesinti yapacak. Altı ay içerisinde aile hekiminize hiç gitmezseniz yine aile hekiminizin ücretinden kesinti yapıyor. Bununla birlikte belli periyotlarda daha çok hastaya reçete yazan aile hekimlerinden de kesinti yapılacak. Benim gibi tansiyon, şeker gibi kronik hastalıkları olanlar aile hekiminin başına bela. Aile hekiminden aldığınız hizmetten sonra sonuç alamazsanız ve hastaneye giderseniz yine aile hekiminden kesinti yapılıyor. Performans endeksli maaş sisteminin belirsizliği aile hekimlerini endişelendiriyor.
Devletin her makamına ulaşabileceğimiz BİMER, sonradan CİMER olsa da kuruluşundaki performans ne yazık ki yok. Vatandaşın sesi maalesef duyulmuyor. Alakasız cevaplarla geçiştirilen istekler bu yöntemin de verimli olmadığını gösterdi. Hükümet vatandaşın sesini duymak zorunda. İstekler, ihtiyaçlar karşılanmalı, sıkıntılar giderilip hayır duaları alınmalı. Beli bükük ihtiyarlardan burs parasını yettiremeyen öğrenciye kadar herkesin sesi devlet babanın kulağına gitmeli.
Umarım bu yazım birilerinin dikkatini çeker de kutuda sadece kertenkele olmadığını fark ederler.
Mutlu günlere…
Saygılarımla.
Cüneyt Tüzel