İslam Tarihi içerisinde Cihat olgusu birçok farklı yorumla gündemde kalmıştır. Özellikle İslam’ın cihan mefkûresi, cihanşümul hedefleri, insanlığı odak noktasında tutmuş olması Cihat olgusunun bir savunma hareketinin ötesinde bir anlama haiz olduğunu gösterir. Seyit Kutup, cihat olgusunun genel olarak fikirlerinin merkezinde tutmakla kavrama verilmesi gereken önemi göstermektedir.
Cihat kavramına popülist ve oryantalist yaklaşımlarla yapılan değerlendirmelere şiddetle karşı çıkar. Bu yorumların cihadı peygamberlerin verdiği anlamından ve İslam’ın ilk tarihsel serüveninden koparmakla itham etmektedir. Cihadı dinin verdiği yöntemin dışına taşıyarak anlaşılmaz ve tanınmaz bir biçime soktuklarını söylemektedir.
Onunla diğer teorisyenler arasındaki ortak nokta: Din, kendi akide sistemini benimsetmek için zor kullanmaz; hiçbir şekilde insanları zorlamaz. İnanç, onların hür iradelerinin seçimidir. Bununla birlikte insanlığın İslam’la tanıştırılması ilahi emirlerin ilklerindendir. Bu da bir usule göre yapılır. İslami terminolojide bu mefhum tebliğdir. İslam’ı tanıtmaya ehliyetli kişi aynı zamanda buna vazifeli davetçilerdir. Tebliğ, kuru bir tanıtma ya da pazarlama değildir. Tebliğ insanı fıtratına çağırmak, hak yoluna davet etmektir. Davetçi, kişilerin hür iradesini kulluğun ulvi iklimine çekmek maksadıyla kutsal mesleğini icra eder.
“Oku!” emrinden sonra “Ey örtüsüne bürünen peygamber! Kalk ve uyar. Sadece Rabb’inin büyüklüğünü dile getir.” (Müddesir suresi 1-2-3) Ayetlerin istikameti peygambere davetçilik mesleğinin yüce Allah tarafından verildiğini, müminlere açık mesaj ve bir kutsal emanet, görev olarak bırakıldığını göstermektedir.
Davet tanıtmak, anlatmaktır. Davet, kâinat sistemini emri ile Kur’an ve emri doğrultusunda işleten Rabb’inin bu sistemine entegre olarak kulluk vazifesini yani fıtratının gereğini yapması için insana hitabını açmaktır. Bu insanlığa yapılan en büyük hizmettir. Çünkü kulluk bilincine ulaşan insan, dünyada bulunma maksadına da ulaşmış demektir. Davetçi en başta mesajın büyüklüğünün farkında olmalı, bunu aklından çıkarmamalı, İslam’ın muhatabına tebliği en uygun usulle iletmek gayretinde olmalıdır. Muhatabın içerisinde bulunduğu durumu kınayıcı olmak usule uygun davet olamaz. Yüce Allah’ı ve onun dinini anlatarak içinde bulunduğu durumun tahlilini muhataba bırakmak icap eder. “İslam öylesine ideal bir harekettir ki fertlerin vicdanlarını, kalplerini egemenliği altına almak için kesinlikle zor kullanma yöntemine başvurmaz.” (Yoldaki işaretler S.74) İnsanların kalplerine hitap ederek onların Allah’a kulluk etme izzetine yücelmesine, bir nevi imanın kendinden zuhur etmesine, ruhunu maksatları ile buluşturmasına öncülük eder. Aleyhte olmayı maksat edinmiş çevrelerin cihat ile daveti kasıtlı olarak anlamlarının dışına taşıyarak bir bütün halinde göstermeleri, İslam’a saldırının başka bir boyutudur ve bununla da mücadele cihattır.
İslam’ın mücadele yöntemi olan cihadı İslami hareketin bir kısmı olan davet ile iç içe anlamının dışına taşıyarak göstermek nebevi tarza aykırıdır. Nebevi usulde davet tanımı iyiliği emredip insanların iyiliğini düşünmektir. Kuran’ı Kerim’de Alî İmran suresinin 110. ayetinde “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz: marufu(iyiliği) emreder, münkerden nehyedersiniz(kötülükten sakındırırsınız) ve Allah’a inanırsınız…” İyiliği hedefine koyan bir topluluğu, kan ve zorbalık ile ideolojisini benimsetmek isteyenler gibi göstermek adaletsizlik ve vicdansızlıktır. Lüzumlu müdahale ancak İslam’ın davet ortamını ortadan kaldırmaya yönelen unsurlarla olması gerekir. Amaç, “Akide sistemi ile insanların arasına girmiş veya girmesi olası engellerin ortadan kaldırılmasıdır. İnsanların kendi inanç biçimlerini seçmelerine engel olan totaliter, baskıcı ya tamamen izale eder ya da iktidar koltuğundan uzaklaştırır.” Yoldaki İşaretler s.76
Fertler ya da topluluklar İslam’a karşı başkaldırı da özgür değildirler. İslam toplumuna karşı engelleyici davranışlar, şedit ve hasmane bir tarz ile karşılık bulur. Seyit Kutup’ta benim anladığım cihat kavramına atfedilen anlam, karşılık gelen tavır budur.