Geçen yıl da benzer manzaraları yaşadık; ormanlarımız, doğamız ağır bedeller ödedi. O dönemdeki yangınlar, bizlere doğanın ne kadar kırılgan olduğunu hatırlatmıştı ama maalesef bu acılardan hiç ders çıkaramamışız. Şimdi, yine aynı felaketlerle karşı karşıyayız.
Her seferinde bu trajedilerin yaşanması,canımızı yakıyor ancak maalesef görüyoruz ki hataları tekrar tekrar yapmak, insanlığın doğaya karşı olan sorumsuzluğunun en büyük göstergesi.
Yangınların ortaya çıkardığı yıkımın yanı sıra, bu olayların ardından hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam edenler ,ne yapayım ben mi yaktım diyerek sorumluluğu başkalarına atarak vicdan rahatlatmaya çalışanlar var ki daha da can sıkıcı.
Bu empati yoksunu ve insanlıktan nasibini almamış kişilere diyecek söz bulamıyorum.
Oysa meralardaki , kümeslerdeki hayvanların bir anda telef olduğunu, annesini kaybeden üç köpek yavrusunun çaresizliğini, doğada yangın karşısında gafil avlanan nice canlının sessizce hayatını kaybetmesini izlemek,düşünmek, gerçekten yürek parçalayıcı.
Yangınların alevleri, sadece ağaçları değil, tüm canlıları yok etti; doğanın derinliklerindeki hayatı bir avuç küle dönüştürdü.
Doğa sevgisinden bahseden birçok kişi bencil duygularla sever.
Doğayı,sürekli kendisine hizmet eden bir kaynak ,sevgisini dile getirdiği romantik bir ortam ,çocuklarının enerjisini atması yada acısını bastırmak için kullandığı bir araç olarak görmekten öteye geçmez.Bu yüzden romantik bir akşam için söndürmeyi unuttuğu bir ateş , kahve yanı bir sigara yakar ,çocuk bezlerini ,çöplerini yada cam içki şişelerini ortada bırakmaktan hicap duymaz.
Gerçek doğa sevgisi, doğayı sadece bir kaynak olarak görmekten öteye geçer. Bu sevgi, doğanın bir parçası olduğumuzu, onunla uyum içinde yaşamanın insan olmanın özünde yer aldığını kabul etmeyi gerektirir.
Doğayı sevmek demek ormanların derinliklerinde kaybolmak, dağların zirvesinde özgürlüğü hissetmek ya da bir deniz kenarında huzur bulmakla sınırlı değildir.
Yani gerçek doğa sevgisi, doğaya saygı duymak, onu anlamak ve onunla bir uyum içinde yaşamayı öğrenmektir.
Bencilliğimiz ve kayıtsızlığımız, doğayı korumak yerine, onu daha da harap ediyor olsa da temennim o ki, bu yıl yaşadığımız acılar, bizlere artık bir şeyler öğretir de yangınlar sonrasında dökülen gözyaşlarının, kaybedilen canların, yanan ormanların ağırlığı, herkesin yüreğinde bir iz bırakır. Artık bir an önce sorumlu birer birey olarak doğaya karşı daha duyarlı olmanın ve onu korumanın yollarını ararız.
Doğayı korumak geleceğimizi korumaktır.
Bu gidişatın, doğanın intikamını alma şekli olarak karşımıza çıkmasından korksam da gerçi öyle olduğunu hepimiz gayet net görüyoruz;Depremler ,seller,erezyon ,salgın hastalıklar,vahşi doğaya ait hayvanların yerleşim yerlerine inmesi vs…..evet gün gelir doğa bedel ödetir. Okyanuslar, kuraklıklar, hastalıklar bir bir gelir,
anlayana bu intikam, doğanın sessiz ama ağır dilidir vesselam……