Değerli dostlar,
Bu dünya, bizler için bir imtihan sahasıdır. Her insanın sınavı kendine özgüdür; kimi zenginlikle, kimi fakirlikle, kimi de savaşın ortasında hayatta kalma mücadelesiyle sınanır. Ancak bizim imtihanımız, sadece kendi sıkıntılarımızla sınırlı değildir. Başkalarının acılarına nasıl tepki verdiğimiz, vicdanımızın ve insanlığımızın en büyük sınavıdır.
Tam 7 Ekim 2023’ten bu yana, Ortadoğu’da durmaksızın süren bir savaşın ortasındayız. O günden bugüne akan kan ve gözyaşı, vicdanlarımızı susturmamak için bir uyarı gibi karşımızda duruyor. Her gün yeni bir ölüm haberiyle, yerinden yurdundan edilmiş ailelerin çığlıklarıyla uyanıyoruz. Ve bugün ne yazık ki, bu acıları "normalleşmiş" bir şekilde karşılayan bir dünya gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Bu savaşlar, sadece bombaların gökyüzünü doldurduğu yerlerde değil, bizlerin kalplerinde de büyük bir hasar bıraktı. Çünkü bir acı, "normal" olarak görülmeye başladığında, insanlık büyük bir tehlikeyle yüz yüzedir. Ölümler, savaşlar, kayıplar artık haberlerde sıradan bir başlık haline geliyor. Ama şunu unutmayalım: Zulme alışmak, zalimi cesaretlendirir ve mazlumun umutlarını söndürür.
Ürdün, Gazze, Lübnan, Filistin… Bu isimler artık bir coğrafyayı değil, insanlığın kanayan yarasını temsil ediyor. Ortadoğu’daki bu savaş, yalnızca orada yaşayanların sorunu değildir. Bu savaş, adaletin ve vicdanın yeryüzündeki imtihanıdır. "Bize ne" diyerek sırt döndüğümüz her çığlık, insanlığımızdan biraz daha uzaklaşmamıza sebep oluyor.
Peki, bu zulüm nasıl bitecek?
Gerçekten de bu sorunun cevabını bilmiyoruz. Zalimler durmaksızın güçleniyor, mazlumlar ise her geçen gün daha fazla yalnız bırakılıyor. Ancak bildiğimiz bir şey var:Allahın da bir planı var ve zamanı… Vicdanlarımızı diri tutmak, dualarımızı eksik etmemek zorundayız. Savaşın, zulmün, haksızlığın normalleşmesine izin vermemeliyiz. Normalleşen her acı, bizi insanlığımızdan uzaklaştırır ve zalimin karşısında suskun bir seyirciye dönüştürür.
Dualarımız ve vicdanlarımız, zalimlerin korkulu rüyasıdır.
Çünkü bir kalbin vicdanla çarptığı yerde, hiçbir zulüm uzun süre kalıcı olamaz. İnsanlığın bu karanlık çağında, bizlere düşen görev bellidir: Bu acıları unutmamak, unutulmasına izin vermemek ve adaletin sağlanması için her fırsatta vicdanlarımızla haykırmaktır.
Bugün zalime karşı durmayan bir vicdan, mazluma çare olamaz. Ortadoğu’da süren bu savaşların, ölen çocukların, kaybolan hayatların hikâyesi, bir coğrafyanın değil, tüm insanlığın ortak hikâyesidir. İnsan olmak, sadece kendi derdiyle dertlenmek değil; mazlumun acısını hissetmek, onun yarasını sarmaktır.
Hepimizin kalbine şu dua yerleşsin:
"Rabbim, bizlere zalime karşı duracak cesareti, mazlumun yarasını saracak merhameti ve asla susmayacak bir vicdanı lütfeyle."
Unutmayalım: Bu dünya iyiliğin yeşerdiği bir yer olduğunda, ahiret huzurun yurdu olacaktır. Normalleşen acılara sessiz kalmayalım, çünkü insanlık ancak vicdanlarımızın diri kalmasıyla var olabilir.
Allah, zulme karşı duran ve mazlumun yanında saf tutan kullarından eylesin vesselam ..