Değerli dostlar, bugün sizlerle dünyanın ve İslam dünyasının geldiği noktayı sorgulamak istiyorum. Filistin meselesi, İslam ülkelerinin tutumu, Batı’nın rolü ve uluslararası güç dengeleri bize nasıl bir gelecek vaat ediyor? Gerek televizyonlarda gerekse sosyal medya haber platformlarında her gün gördüğümüz çatışmalar, savaşlar, kınama dolu açıklamalar gerçekten bir çözüm mü getiriyor? Filistin halkı onlarca yıldır zulme uğrarken, İslam dünyası neden güçlü bir ses çıkaramadır? Diplomaside bir kısır döngü mü yaşıyoruz, yoksa her ülke kendi çıkarları doğrultusunda mı hareket ediyor?
Filistin meselesine dair güçlü bir irade neden gösterilemiyor? Acaba İslam dünyasında ortak bir duruş gerçekten var mı, yoksa her ülke kendi iç politik hesaplarını mı yapıyor? Bu ülkeler, kendi iç sorunları ve dış politikalarını Batı'nın çıkarlarına göre mi şekillendiriyor? İslam dünyası, güçlü bir ses çıkarıp zulme dur demek için neyi bekliyor? Kınamanın ötesine geçip çözüm üretememek, bu ülkelerin bölünmüşlüğünün bir sonucu mu?
Batı dünyası bu olaylar karşısında nasıl bir tutum sergiliyor? İnsani değerlerden bahsedildiğinde, bu değerler gerçekten evrensel mi, yoksa sadece Batı’nın çıkarlarını korumaya yönelik bir retorik mi? Dünya siyasetine yön veren güçler, insanlık adına mı yoksa kendi çıkarları adına mı hareket ediyor? BM, Avrupa Birliği, NATO gibi uluslararası kurumlar, gerçekten insanlığın faydasına mı çalışıyor yoksa belli başlı ülkelerin güç dengelerini korumak için mi var?
Dostlar, dünya nereye gidiyor? Bugün insanlığın geleceğini belirleyen bu güç dengeleri, gerçekten tüm insanlık için bir umut taşıyor mu? İslam dünyası, kendi iç sorunlarını çözemeyen bir topluluk olarak mı kalacak? Filistin halkı ve diğer mağdurlar için adalet arayışında ne kadar etkili olabiliriz?
Güçlü devletlerin çıkar çatışmaları, bölgesel krizleri daha da derinleştirirken, İslam ülkeleri her zaman bu büyük oyunda etkisiz eleman konumunda mı kalacak ?Nükleer tehditler ve bölgesel çekişmeler insanlığı nereye götürecek?
İslam dünyasında ortak bir kimlik inşa etmek neden bu kadar zor? Mezhep çatışmaları, etnik farklılıklar, siyasi ayrışmalar ve Batı’nın müdahaleleri, bu birlikteliğin önünde nasıl bir engel oluşturuyor? Hristiyan dünyasında yaşanan meshep ayrılıkları, Yahudi toplumundaki Aşkenaz, Sefarad ve Mizrahi farklılıkları varken, bu toplumlar nasıl daha organize hareket edebiliyor? Neden biz kendi içimizde bir birlik kuramıyoruz?
Bu soruları sorarken, belki de en temel meseleyi gözden kaçırıyoruz: İslam dünyası kendi kimlik krizini çözemezse, uluslararası arenada nasıl varlık gösterebilir? Kendi sorunlarını çözemeyen bir ümmetin, küresel güçler arasında kaybolması kaçınılmazdır. Peki, biz bu noktaya nasıl geldik? İslam dünyası, kendi sorunlarını çözmeden gerçekten bir gelecek inşa edebilir mi?
Değerli dostlar, tarihin bu kritik anında kendimize sormamız gereken çok önemli sorular var. İslam dünyası, kendi içindeki bölünmüşlüğü aşmadan, Filistin halkının özgürlüğü için ne kadar etkili olabilir? Ortak bir kimlik, dayanışma ve gelecek vizyonu inşa etmeden, bu kaostan nasıl çıkabiliriz? Her birimizin bu sorular üzerinde düşünmesi ve çözüm üretmek için çaba göstermesi gerekiyor. Çünkü bugün yaşadığımız sorunlar sadece dış güçlerin oyunu değil, aynı zamanda bizim iç zayıflıklarımızdan kaynaklanıyor.
Bu sorulara yanıt bulmak ve geleceğimizi inşa etmek için bir araya gelmek zorundayız. İslam dünyasının kendi kimliğini bulması, mezhepsel ve etnik farklılıkların ötesine geçmesi, uluslararası arenada etkili bir aktör olabilmesi için elzemdir. Aksi takdirde, bölünmüşlük derinleşmeye devam edecek ve bizler bu büyük oyunda etkisiz eleman olmaya devam edeceğiz veselam …..