Birgün bir kralın topraklarında bilinmeyen bir nedenden dolayı , o ülkenin suyunu içen herkes birer birer deliriyormuş. Kral kendisini ve ailesini kalesinde korumaya almış, daha sonra ise ülkede herkes delirince kralın normal hali halk arasında deli bu kral diye tepkiler almaya başlamış ve kral artık halkı yönetememiş ve en sonunda kendisi de delirten sudan içmek zorunda kalmış. Kısacası anormal olan şeyler normalleşince, normal olan şeylerde anormal hale geliyor.
Toplum ailelerin yetiştirdiği bireylerden oluşuyor. Aileye baktığımızda ise hiçte sağlıklı bir iletişim ağı olmayan bir kurum olarak karşımıza çıkıyor. Aile denen kurumlarda insan üretimi yapılıyor ve her gün tabiri caiz ise yüksek teknolojili yeni insanlar piyasaya sürülüyor. Fakat ne yazık ki buna rağmen aile kurumları hiç kar elde edemiyor sürekli zararda. Neden.... Her yeni nesil seküler olarak bir önceki nesilden daha zeki doğsa da manevi olarak her yeni nesil bir önceki nesilden daha geride doğuyor.
Dede koruk- erik- yer, torununun dişi kamaşır, derler. Bizler atalarımızdan izler taşırız. sadece anne ve babamızdan biyolojik özellikler ve hastalıklar almayız, aynı zamanda da ahlar, beddualar, yarım kalmış sevdalar, işlenmiş suçların sonuçlarını da miras olarak yeni neslimize aktarıyoruz.Bu nedenle davranışlarımızdan sorumluyuz.
Bir çocuğun yarısı annesi yarısı babasıdır, dolayısıyla bir çocuk annesini veya babasını suçladığında yargıladığında saygısını yitirdiğinde düşman olduğunda ve reddettiğinde aslında kişi kendini suçlamış kendini yargılamış kendine saygısını kaybetmiş kendine düşmanlık yapmış ve kendini raddetmiş olur.
Bireyin aile bağları kuvvetli değilse yani köklerinden iyi beslenemiyorsa bozulmaya mahkumdur. Bu sebebten dolayı eskiler evlilik yapacakları zaman soy ve secereye çok dikkat eder ve araştırırlardı. Şimdilerde soyda secerede namusta karıştı - at izi it izine karıştı- yuvalar bozuldu, toplum anormalleşti ve suç oranı her geçen gün arttı.
Artık zina suç sayılmıyor, faiz hayatın gerekliliği sayılıyor, başkalarının hakkını almak iş becerisi olarak görülüyor, dinsizlik çağın getirisi deniyor, insanlar göşterişsiz yaşamayacını düşünüyor, egozantirik davranışlar güç olarak algılanıyor, sevginin saygının hoş görünün anlayışın gücü unutuluyor.
Teknoloji bağımlılığımızın kör kuyusunda dünyayı ne kadar gösterirseler o kadar görebiliyoruz.
Öz eleştiri yapmaktan ve rahatınızın bozulmasından korkmayın bugün başarıyı yakalayanlar rahatı bozulanlardır. Her çağda insanlar içinde yaşadığı koşullardan şikayet etmişlerdir. Ve işte burası insanoğlunun konforunun bozulduğu yerdir.
Şikayet başladıysa konfor bozulmuş demektir. Konforun bozulması ise değişimin dönüşümün ve ilerlemin habercisidir. Her ne kadar seküler dünyada toplum olarak manevi yozlaşma yaşasakta genlerimizde öz değer, öz saygı ve kahramanlık vardır. Soy ağacımızdaki başarı referansımızı unutmadan özümüzdeki değerle ve teknolojinin yeni imkanlarıyla bütünleşen bir toplum olarak yeni dünya düzeni oluşturacak beceriye sahip olmak ata mirasımızdır..